Osmanlı'dan devralınan sorun

İmparatorluğun son dönemde merkezi yapıya dönüşmesi ve Türk kimliğini esas alan yeni cumhuriyetin inkar politikaları, Kürt Sorunu'nun temelini oluşturuyor.





Dersim milletvekili Diyap Ağa'yla görülen Mustafa Kemal, yeni cumhuriyetin Türk kimliği temelleri üzerinde kurulmasını savundu. 


Kürt Sorunu'nın temelleri 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nu merkezileştirme projesine dayanır. Türk modernleşmesinin bir parçası olan süreçte yapılan idari reformların radikal ve merkeziyetçi özellikleri, sorunun ortaya çıkışına zemin hazırlamıştır.

II. Mahmut döneminde (1808-1839), Osmanlı İmparatorluğu yönetimindeki Kürt aşiretlerle daha önce yapılan ve aşiretlerin kendi idari yönetimlerini oluşturmasına imkan veren anlaşmanın devlet tarafından tek taraflı feshi ve bu aşiretlerin merkezi yönetime bağlanması kararı, doğuda Kürt Sorunu'nun somut olarak ortaya çıkmasına neden oldu.

Bu tarihten itibaren Kürtlerin merkezi yönetime karşı talepleri ve tepkileri zamanla gelişecek olan Kürt ulusal düşüncesini oluşturdu. Dolayısıyla bugün hâlâ modern Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli meselesi olarak görülen Kürt Sorunu'nun başlangıcı Türk modernleşmesiyle paraleldir.

Özellikle modernleşmenin bütünleştirici unsuru olarak güdülen Türkçülük politikası; Türk olmayan Müslümanlara yönelik zorunlu Türkçe eğitimi, zorunlu iskan, mahalli isimlerin Türkçeleriyle değiştirilmesi, kişi isimlerine Türkçe zorunluluğu ve kamu alanında bu dillerin kullanımının yasaklanması gibi sonuçlar yaratmıştır. Kürt Sorunu'nun başlangıcının belki de en somut gerekçelerini oluşturan bu yasaklar ve baskı politikası, tarihi süreç içinde soruna şiddet olayları boyutunun da eklenmesiyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin henüz çözemediği bir mesele olmuştur.

İmparatorluğun yeni politikasına tepki olarak zaman içinde ortaya çıkan Kürt isyanları tarihlerine ve yerlerine göre şöyle sıralanabilir:

1. Babanzade Abdurrahman Paşa İsyanı (1806-1808, Süleymaniye)

2. Babanzade Ahmet Paşa İsyanı (1812, Süleymaniye)

3. Zaza Aşiretleri İsyanı (1818-1820, Dersim)

4. Revaduz Yezidi İsyanı (1830-1833, Hakkari ve çevresi)

5. Mir Muhammet İsyanı (1832-1833, Soran)

6. Kör Mehmet Paşa İsyanı (1830-1833, Erbil, Musul, Şirvan)

7. Garzan İsyanı (1839, Diyarbakır)

8. Bedirhan Bey İsyanı (1843-1847, Hakkari ve çevresi)

9. Yezdan İzzettin Şer İsyanı (1855, Bitlis)

10. Bedirhan Osman Paşa İsyanı (1877-1878, Cizre ve Midyat)

11. Şeyh Ubeydullah İsyanı (1880, Hakkari ve Şemdinli)

12. Emin Ali Bedirhan İsyanı (1889, Erzincan)

13. Bedirhani Halil ve Ali Remo İsyanı (1912, Mardin)

14. Molla Selim ve Şeyh Şehabettin İsyanı (1913-1914, Bitlis)

15.Koçgiri İsyanı (6 Mart 1921 Alişan, Alişir ve Nuri Dersimi)

Cumhuriyet döneminde Kürt Sorunu

Kürt Sorunu'na ilişkin resmi söylemin yerleştiği periyod, cumhuriyet dönemidir. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş döneminde kurtuluşun nasıl sağlanacağı konusu Osmanlıcılık, Türkçülük ve Batıcılık gibi çeşitli düşünce akımlarının doğmasına neden olmuştur. Aralarında farklılıklar olmasına rağmen, bu düşüncelerin ortak noktaları Türk egemenliğini hakim kılmaktı.

Bu dönemde oluşan siyasi ve toplumsal hava, geçici olmanın ötesinde bugün bile toplumsal hayatın beslenmiş olduğu sert ortamı oluşturdu. Yeni kurulan cumhuriyet ve devletin felsefesi de bu zeminden beslendi. Dolayısıyla Kürt Sorunu'na ilişkin devlet söylemi etnik kimliği esas alan, sert ve dışlayıcı bir özellikte gelişti.

Ret ve inkar politikaları, Osmanlı’dan devralınan sorunun ana eksenini oluşturdu. Sorun bir kimlik meselesi olarak reddedilirken uzunca bir süre 'Doğu Sorunu' olarak telaffuz edilerek; 'geri kalmışlık sorunu', 'irtica sorunu', 'feodalizm sorunu', 'dış güçlerin üzerimizde oyunları' şeklinde kodlandı.

Cumhuriyet döneminde yaşanan çok sayıda Kürt İsyanı'nın başlangıcı Lozan Antlaşması’na dayanır. Antlaşma, Kürtler ve Kürt milliyetçiliği açısından belirli sonuçlar doğurdu. En önemli sonuç Kürt Sorunu'nun uluslararası niteliğini kaybetmesi oldu. Öyle ki Kürtler bundan sonra uzun bir süre dünya siyasi literatüründe yer alamayacaktı. İsyanlar ve silahlı eylemler de, Kürt milliyetçilerinin Lozan’da elde edemediklerini zorla kabul ettirme isteğiyle başladı.

Cumhuriyet döneminde gerçekleşen Kürt isyanları tarihlerine ve yerlerine göre şöyle sıralanabilir:

 1. Nasturi İsyanı (1924, Hakkari)

 2. Reskotan ve Reman İsyanı (1925, Diyarbakır)

 3. Şeyh Sait İsyani (1925, Bingöl, Muş, Diyarbakır)

 4. Seit Taha ve Seit Abdullah İsyanı (1925, Şemdinli)

 5. Jilyan İsyannı (1926, Siirt)

 6. Eruh'lu Yakup Ağa ve Oğulları İsyanı (1926, Pervani)

 7. Güyan İsyanı (1926, Siirt)

 8. Haco İsyanı (1926, Nusaybin)

 9. I. Ağrı İsyanı (1926)

 10. Koçusagi İsyanı (1926, Silvan)

 11. Hakkari-Beytüşşebab İsyanı (1926)

 12. Mutki İsyanı (1927, Bitlis)

 13. II. Ağrı İsyanı (1927)

 14. Biçar İsyanı (1927, Silvan)

 15. Zilanlı Resul Ağa İsyani (1929, Eruh)

 16. Zeylan İsyanı (1930, Van)

 17. Tutakli Ali Can İsyanı (1930, Tutak, Bulanik, Hinis)

 18. Oramar İsyanı (1930, Van)

 19. III. Ağrı İsyanı (1930)

 20. Buban Aşireti İsyanı (1934, Bitlis)

 21. Abdurrahman İsyanı (1935, Siirt)

 22. Abdulkuddüs İsyanı (1935, Siirt)

 23. Sason İsyanı (1935, Siirt)

 24. Dersim İsyanı (1937, Tunceli)

 25. PKK İsyanı (1984)

1937’deki Dersim İsyanı'nın sert bir şekilde bastırılması sonucu bölgede uzunca bir süre herhangi bir isyan veya etnik temelli siyasi bir hareket oluşmadı. Bu süreç, yasal düzenlemelerle pekiştirilse de, bağımsız bir Kürt devleti idealiyle kurulan ve 1984 yılında ilk silahlı eylemini gerçekleştiren bir örgüt olarak PKK, Türkiye'nin yaşadığı Kürt Sorunu'nu farklı bir boyuta taşıyacaktı.

Kaynak: Al Jazeera   http://www.aljazeera.com.tr/dosya/osmanlidan-devralinan-sorun